29 Ekim 2006 Pazar

Çalışkan milletimiz


Tatİl Uzamıyor – Hürrİyet – 16 Ekİm 2006
 
Hükümet Sözcüsü ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Ramazan Bayramı süresince toplu taşıma hizmetleri ile otoyol ve boğaz köprülerinin ücretsiz olacağını açıkladı. Çiçek, 3 günlük tatilin uzatılmayacağını da bildirdi.
 
BAYRAM TATİLİ UZAMIYOR
 
Çiçek, Ramazan Bayramının ardından Perşembe ve Cuma günlerinin tatil olması yönünde bir karar alınmadığını, dolayısıyla kamuda çalışmanın normal şekilde süreceğini ifade etti.
 
Mİllete mesaİ vekİlİne tatİl – AKŞAM – 27 Ekİm 2006
 
Ramazan Bayramı öncesi yapılan son Bakanlar Kurulu'nda bayram tatilinin 9 güne çıkarılmasına vize verilmeyince çalışanlar, dün itibarıyla mesaiye başladı. Ancak tatilin 9 gün olmasını benimsemeyen kabine üyeleri, dün TBMM çalışmalarına katılmadı. Mehmet Ali Şahin dışındaki Bakanlar Kurulu üyeleri Meclis'te değildi. Başkanlık Divanı'nın oluşturulamadığı gerekçesiyle 'aç-kapa' yapan Meclis, fiilen tatilini 11 güne uzatmış oldu. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile Devlet Bakanı Nimet Çubukçu dışındaki bakanların dün duyurusu yapılmış programları bulunmuyordu. Genel Kurul'a dün yalnızca bir bakan ile 11 milletvekili geldi.
 
BAŞBAKAN OLMAYINCA
 
Başbakan Tayyip Erdoğan, geçirdiği rahatsızlığın ardından Marmaris'te dinleniyordu. Devlet Bakanı Ali Babacan da Marmaris'te, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik Van'da, Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Özak Trabzon'daydı. Devlet Bakanı Nimet Çubukçu ise temaslarda bulunmak üzere Almanya'daydı. Gül'ün de Ankara'da temasları vardı. Bunun dışındaki kabine üyelerinin Ankara'da olduğu bilgisi verildi, ancak bakanlar TBMM'ye gelmedi.
 
ANKARA'DAKİLER DE GELMEDİ
 
Bayram tatili nedeniyle İstanbul'da karşılanamayan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı Rene van der Linden ile görüşen Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile resmi bir ziyaret için Almanya'ya giden Nimet Çubukçu dışındaki bakanların resmi duyurusu yapılmış bir programları görünmüyordu. AKŞAM'ın tek tek aradığı özel kalem müdürleri ve danışmanları, diğer bakanların Ankara'da oldukları bilgisini verdi.
 
NÖBETÇİ BAKAN FESTİVALDE
 
Kültür Bakanı Atilla Koç, dün Ankara'daydı. Ancak Meclis'te nöbetçi bakan olmasına rağmen Altınpark'taki İl İl Anadolu Festivali'nin açılışını yapmayı tercih etti. Koç, Uşak standında ikram edilen tarhananın tadına, plastik bardakta baktı.

Öncelikle, senelerdir bayram tatillerinin uzayıp durmasına sinir oluyorum. Belki zaten ben bir yere gitmediğimden, belki zaten çalışma manyağı olduğumdan, belki de doğru dürüst yayılmayı bilmediğimden bayram tatillerinin uzamasına hiç memnun olmam. Ama çok daha öncelikli temel sebebim, reklamlardaki velet gibi "çok çalışmamız lazım çok" diye düşündüğümden. Dünyaya baktığımız zaman en fazla tatil yapan milletin biz olmadığımızı görüyoruz. Pekçok gün yakın temasta çalıştığım pekçok Alman senede bizden çok daha fazla tatil yapıyorlar, biliyorum. Ama bu heriflere baktığımız zaman, gerek ekonomik gerekse de kültür olarak bir yere ulaşmışlar. Her ne kadar şu anda durgunlaşmış da olsalar bu uzun yullar sıkı çalışmanın verdiği rehavet diye düşünüyorum. Bize baktığımızda ise, ne zaman sıkı sıkı çalıştık ki şimdi dinlenmeyi hak ediyoruz?? Tatil olmayan pekçok gün bile doğru dürüst iş yapılmazken belki de bayram tatilinin uzaması daha hayırlı, böylelikle en azından geyik yapmayı resmileştirmiş oluyoruz.

Bunların tamamı boş laflar, temel konu basit dünyada olmamız gereken yerle aramızdaki fark her geçen gün artarken boş oturmak ve çalışmamız gereken günlerde geyik yapmamız bana çok ters geliyor. Hani şunu anlarım, bayram ptesi-salı-çarşamba-perşembe olur, cuma da eklenir. Bir zamanlar bunu yapıyorlardı, millet rahata alıştı, şimdi "neden perşembe-cuma tatil olmuyor" demeye başladılar, onu da versen bu sefer "çarşamba-perşembe-cuma" diyecekler. Ama bu hale nasıl geldik?? Hani Türk Milleti çalışkandı?? Milletin çalışkanlığı bizi dolduruşa getirme çabası mıydı, yoksa önümüzde güzel örnekler ve umut olduğunda gaza gelip gerçekten çalışmaya mı başlıyoruz?? Biz bir gecede gemileri karadan yürütüp İstanbul'u fetheden ulusun çocukları değil miyiz? "Hepsi gaz mı bunların" diye düşünmüşken aradan geçen iki haftada en sinir olduğum haberle karşılaştım. Millete "tatil yok" diyen hükümetin çoğunlukta bulunduğu meclisimiz kendisine o iki günü tatil ilan edivermişti. Bu en azından rezalettir, temelde iki sebepten:

Hani ben "ne olursa olsun Avrupa Birliği'ne girelim" diyenlerden değilim. Ancak Avrupa Birliği kriterleri denen pekçok şeyin temelde bizim ülkemizde de yerine getirilmesi gereken noktalar olduğuna inanıyorum, hele bir de bunların başında sallanan bir Demokles'in kılıcı olmasa da bunların çoğunu "bunlar temelde insanımızın uygar yaşaması için gerekli noktalar" diyerek kendi kendimize kabul etsek. Ama yok, illa bize Avrupa Birliği "bunları yapmazsanız sizi almam" diyecek. Fakat, madem Avrupa Birliği bunları her gün kafamıza kakıyor, madem yürütücü idaremiz Avrupa Birliği'ne girmeyi kendine bir hedef, hem de öncelikli bir hedef olarak belirlemiş, o zaman iki hafta sonra İlerleme Raporu'nun açıklanacağı ve içinde de bağıra bağıra "sizin kriterlere uyma konusundaki hızınız çok azaldı" yazacağı bariz belli olduğu bir dönemde meclis kendine tatil vermeyi nasıl hak olarak görüyor, bir bilen veya anlayan bana anlatırsa çok mutlu olurum. Bu laftan herhangi bir partizanlık anlamı çıkmasın, partizanlık yapacağım zaman başka lafların arkasına sığınmadan açık açık yaparım, sanırım toplamı 550 kişi olan meclise 11 kişi geliyor. Bu 11 içinde kaç tane hangi partinin milletvekili olduğunu da biliyorum, ama o detay gereksiz, önemli olan bu adamların, hangi partiden olurlarsa olsunlar seçıldikleri noktaya olan saygısızlıkları. Hani sayın Başbakan'ı kısmen anlıyorum, ama diğer bakanlar neredeler, en azından Bakanlar Kurulu sayın Mehmet Ali Şahin'i yalnız bırakmadan tam kadro orada olsalar ve meclisin geri kalanına yol gösterici olsalar. Ama nerede?? Nöbetçi bakan olan Atilla Koç'un da meclisde olmaması fazla yadırganacak birşey değil, sanırım onun açısından İl İl Anadolu Festivali'nin açılışını yapmak meclisteki görevine gelmekden daha önemli olacak ki meclise gelmek yerine tarhana çorbası içmeyi tercih etti. Çok çalışmamız lazım çok, ama meclisin de çok çalışması lazım, biz bu adamları kendilerine tatil vermek için seçmedik, hatta belki bize tatil verip kendileri çalışsalardı diyebilirim.

Ancak bana koyan çok daha beter ikinci konu: Atamız askerleriyle birlikte karda yatacağı yerde onları karda yatırıp kendisi sıcak yatağına gitseydi biz bugün zor Türkiye Cumhuriyeti olurduk. Herkes isterse Cumhurbaşkanı veya Başbakan olabiliyor, ama herkes önder olamıyor. Önder olacak kişi böyle bir günde rahatsız bile olsa Marmaris'de dinleneceğine Başbakan olarak meclisteki yerini alsa onun partisi ve tüm muhalefet partilerinin milletvekilleri sıcak yataklarında yatmaya devam edebilirler miydi?? Seçtiğimiz kişiler sıradan değil de bizi ileriye götüreceğine inandığımız önderler olsa bugün gündemi kırk türlü suni konu işgal eder miydi?? Buradan gene politik bir mesaj çıkmasın, sayın Erdoğan yoktu da sayın Baykal mecliste miydi?? Kim vardı veya onun yerine bu seçmiş olsak kimse olacak mıydı mecliste?? Ben bu adamların tümünden bıktım. Ben inanacağım bir önder istiyorum. Bana "çalış" dediği zaman kendisinin de çalışacağına inandığım birini istiyorum, o zaman "size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum" dediğinde bir an tereddüt etmeden ölüme gider insan. Biliyorum çok şey istiyorum. Kaliteli bir önder bir ulusun başına sadece bir defa geliyor demek ki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder