Tatİl
Uzamıyor – Hürrİyet – 16 Ekİm 2006
Hükümet Sözcüsü ve Adalet Bakanı Cemil
Çiçek, Ramazan Bayramı süresince toplu taşıma hizmetleri ile otoyol ve boğaz
köprülerinin ücretsiz olacağını açıkladı. Çiçek, 3 günlük tatilin
uzatılmayacağını da bildirdi.
BAYRAM TATİLİ UZAMIYOR
Çiçek, Ramazan Bayramının ardından
Perşembe ve Cuma günlerinin tatil olması yönünde bir karar alınmadığını,
dolayısıyla kamuda çalışmanın normal şekilde süreceğini ifade etti.
Mİllete mesaİ
vekİlİne tatİl
– AKŞAM – 27 Ekİm 2006
Ramazan Bayramı öncesi yapılan son
Bakanlar Kurulu'nda bayram tatilinin 9 güne çıkarılmasına vize verilmeyince
çalışanlar, dün itibarıyla mesaiye başladı. Ancak tatilin 9 gün olmasını
benimsemeyen kabine üyeleri, dün TBMM çalışmalarına katılmadı. Mehmet Ali Şahin
dışındaki Bakanlar Kurulu üyeleri Meclis'te değildi. Başkanlık Divanı'nın
oluşturulamadığı gerekçesiyle 'aç-kapa' yapan Meclis, fiilen tatilini 11 güne
uzatmış oldu. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile Devlet
Bakanı Nimet Çubukçu dışındaki bakanların dün duyurusu yapılmış programları
bulunmuyordu. Genel Kurul'a dün yalnızca bir bakan ile 11 milletvekili geldi.
BAŞBAKAN OLMAYINCA
Başbakan Tayyip Erdoğan, geçirdiği
rahatsızlığın ardından Marmaris'te dinleniyordu. Devlet Bakanı Ali Babacan da
Marmaris'te, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik Van'da, Bayındırlık ve İskan
Bakanı Faruk Özak Trabzon'daydı. Devlet Bakanı Nimet Çubukçu ise temaslarda
bulunmak üzere Almanya'daydı. Gül'ün de Ankara'da temasları vardı. Bunun
dışındaki kabine üyelerinin Ankara'da olduğu bilgisi verildi, ancak bakanlar
TBMM'ye gelmedi.
ANKARA'DAKİLER DE GELMEDİ
Bayram tatili nedeniyle İstanbul'da
karşılanamayan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı Rene van der Linden
ile görüşen Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile resmi bir ziyaret için Almanya'ya
giden Nimet Çubukçu dışındaki bakanların resmi duyurusu yapılmış bir programları
görünmüyordu. AKŞAM'ın tek tek aradığı özel kalem müdürleri ve danışmanları,
diğer bakanların Ankara'da oldukları bilgisini verdi.
NÖBETÇİ BAKAN FESTİVALDE
Kültür Bakanı Atilla Koç, dün
Ankara'daydı. Ancak Meclis'te nöbetçi bakan olmasına rağmen Altınpark'taki İl İl
Anadolu Festivali'nin açılışını yapmayı tercih etti.
Koç, Uşak standında ikram
edilen tarhananın tadına, plastik bardakta baktı.
Öncelikle, senelerdir bayram tatillerinin
uzayıp durmasına sinir oluyorum. Belki zaten ben bir yere gitmediğimden, belki
zaten çalışma manyağı olduğumdan, belki de doğru dürüst yayılmayı bilmediğimden
bayram tatillerinin uzamasına hiç memnun olmam. Ama çok daha öncelikli temel
sebebim, reklamlardaki velet gibi "çok çalışmamız lazım çok" diye düşündüğümden.
Dünyaya baktığımız zaman en fazla tatil yapan milletin biz olmadığımızı
görüyoruz. Pekçok gün yakın temasta çalıştığım pekçok Alman senede bizden çok
daha fazla tatil yapıyorlar, biliyorum. Ama bu heriflere baktığımız zaman, gerek
ekonomik gerekse de kültür olarak bir yere ulaşmışlar. Her ne kadar şu anda
durgunlaşmış da olsalar bu uzun yullar sıkı çalışmanın verdiği rehavet diye
düşünüyorum. Bize baktığımızda ise, ne zaman sıkı sıkı çalıştık ki şimdi
dinlenmeyi hak ediyoruz?? Tatil olmayan pekçok gün bile doğru dürüst iş
yapılmazken belki de bayram tatilinin uzaması daha hayırlı, böylelikle en
azından geyik yapmayı resmileştirmiş oluyoruz.
Bunların tamamı boş laflar, temel konu basit
dünyada olmamız gereken yerle aramızdaki fark her geçen gün artarken boş oturmak
ve çalışmamız gereken günlerde geyik yapmamız bana çok ters geliyor. Hani şunu
anlarım, bayram ptesi-salı-çarşamba-perşembe olur, cuma da eklenir. Bir zamanlar
bunu yapıyorlardı, millet rahata alıştı, şimdi "neden perşembe-cuma tatil
olmuyor" demeye başladılar, onu da versen bu sefer "çarşamba-perşembe-cuma"
diyecekler. Ama bu hale nasıl geldik?? Hani Türk Milleti çalışkandı?? Milletin
çalışkanlığı bizi dolduruşa getirme çabası mıydı, yoksa önümüzde güzel örnekler
ve umut olduğunda gaza gelip gerçekten çalışmaya mı başlıyoruz?? Biz bir gecede
gemileri karadan yürütüp İstanbul'u fetheden ulusun çocukları değil miyiz?
"Hepsi gaz mı bunların" diye düşünmüşken aradan geçen iki haftada en sinir
olduğum haberle karşılaştım. Millete "tatil yok" diyen hükümetin çoğunlukta
bulunduğu meclisimiz kendisine o iki günü tatil ilan edivermişti. Bu en azından
rezalettir, temelde iki sebepten:
Hani ben "ne olursa olsun Avrupa Birliği'ne
girelim" diyenlerden değilim. Ancak Avrupa Birliği kriterleri denen pekçok şeyin
temelde bizim ülkemizde de yerine getirilmesi gereken noktalar olduğuna
inanıyorum, hele bir de bunların başında sallanan bir Demokles'in kılıcı olmasa
da bunların çoğunu "bunlar temelde insanımızın uygar yaşaması için gerekli
noktalar" diyerek kendi kendimize kabul etsek. Ama yok, illa bize Avrupa Birliği
"bunları yapmazsanız sizi almam" diyecek. Fakat, madem Avrupa Birliği bunları
her gün kafamıza kakıyor, madem yürütücü idaremiz Avrupa Birliği'ne girmeyi
kendine bir hedef, hem de öncelikli bir hedef olarak belirlemiş, o zaman iki
hafta sonra İlerleme Raporu'nun açıklanacağı ve içinde de bağıra bağıra "sizin
kriterlere uyma konusundaki hızınız çok azaldı" yazacağı bariz belli olduğu bir
dönemde meclis kendine tatil vermeyi nasıl hak olarak görüyor, bir bilen veya
anlayan bana anlatırsa çok mutlu olurum. Bu laftan herhangi bir partizanlık
anlamı çıkmasın, partizanlık yapacağım zaman başka lafların arkasına sığınmadan
açık açık yaparım, sanırım toplamı 550 kişi olan meclise 11 kişi geliyor. Bu 11
içinde kaç tane hangi partinin milletvekili olduğunu da biliyorum, ama o detay
gereksiz, önemli olan bu adamların, hangi partiden olurlarsa olsunlar
seçıldikleri noktaya olan saygısızlıkları. Hani sayın Başbakan'ı kısmen
anlıyorum, ama diğer bakanlar neredeler, en azından Bakanlar Kurulu sayın Mehmet
Ali Şahin'i yalnız bırakmadan tam kadro orada olsalar ve meclisin geri kalanına
yol gösterici olsalar. Ama nerede?? Nöbetçi bakan olan Atilla Koç'un da meclisde
olmaması fazla yadırganacak birşey değil, sanırım onun açısından İl İl Anadolu
Festivali'nin açılışını yapmak meclisteki görevine gelmekden daha önemli olacak
ki meclise gelmek yerine tarhana çorbası içmeyi tercih etti. Çok çalışmamız
lazım çok, ama meclisin de çok çalışması lazım, biz bu adamları kendilerine
tatil vermek için seçmedik, hatta belki bize tatil verip kendileri çalışsalardı
diyebilirim.
Ancak bana koyan çok daha beter ikinci konu:
Atamız askerleriyle birlikte karda yatacağı yerde onları karda yatırıp kendisi
sıcak yatağına gitseydi biz bugün zor Türkiye Cumhuriyeti olurduk. Herkes
isterse Cumhurbaşkanı veya Başbakan olabiliyor, ama herkes önder olamıyor. Önder
olacak kişi böyle bir günde rahatsız bile olsa Marmaris'de dinleneceğine
Başbakan olarak meclisteki yerini alsa onun partisi ve tüm muhalefet
partilerinin milletvekilleri sıcak yataklarında yatmaya devam edebilirler
miydi?? Seçtiğimiz kişiler sıradan değil de bizi ileriye götüreceğine
inandığımız önderler olsa bugün gündemi kırk türlü suni konu işgal eder miydi??
Buradan gene politik bir mesaj çıkmasın, sayın Erdoğan yoktu da sayın Baykal
mecliste miydi?? Kim vardı veya onun yerine bu seçmiş olsak kimse olacak mıydı
mecliste?? Ben bu adamların tümünden bıktım. Ben inanacağım bir önder istiyorum.
Bana "çalış" dediği zaman kendisinin de çalışacağına inandığım birini istiyorum,
o zaman "size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum" dediğinde bir an tereddüt
etmeden ölüme gider insan. Biliyorum çok şey istiyorum. Kaliteli bir önder bir
ulusun başına sadece bir defa geliyor demek ki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder